Pazar, Nisan 18, 2010

...bir şarkı

Daydreamer :
Daydreamer, sittin’ on the seat 

Soaking up the sun he is a 

Real lover, makin’ up the past and feeling up his girl like he’s never felt her figure before
A jaw dropper
Looks good when he when he walks, he is the subject of their talk 
He would be hard to chase, but good to catch and he could change the world with his hands behind his back, Oh…

You can find him sittin’ on your doorstep
Waiting for the surprise
It will feel like he’s been there for hours
And you can tell that he’ll be there for life

Daydreamer, with eyes that make you melt
He lends his coat for shelter because he’s there for you when he shouldn’t be
But he stays all the same, waits for you and then sees you through
There’s no way I could describe him
All I say is, just what I’m hoping for

But I will find him sittin’ on my doorstep
Waiting for the surprise
It will feel like he’s been there for hours
And I can tell he’ll be there for life
And I can tell he’ll be there for life 

Cuma, Nisan 16, 2010

puding

hayat hala içini kusmakta. ve hala yaşanmış ve -mamışlıkların yükü inatla içe sindirilmekte. (... )
arada bir bol kokulu şarkılar dinliyorum genede..

Çarşamba, Nisan 14, 2010

Hali Hazırında His.

yanıtını bulamamış yaşanmışlıkların ve bir o kadar mide bulandırıcı kişiliklerin neler söyleyip, nasıl davrandığına şahit olup, ağzın açık şaşa kalmak, beyninden nasıl olabilir? şaka mı bu ? saçma gerçekten çok saçma dedirten durumlar silsilesi ve hali hazırda buna nefretle bakmak, nefret kusma isteği, geçmişi kusma isteği... bunu o kadar cok derinlemesine, uzunlamasına konuşasım, anlatmak isteğim, var ki... içim hala geçmişi kusuyor. lanet edesim geliyor her defasında ki aklıma geldikçe eder oluyorum. nasıl da bana hissetmediklerini gerçektende öyle düşünüyormuş gibi yansıtmışsınız ve aptal yerine koymuşsunuz beni. lanet olsun. güvenmiyorum işte. lanet olsun umarım muğlaya gömülürsünüz ve karşıma çıkmazsınız. sizin yüzünüzden diyorum, aslında konusamam o an orda o arkadasıma-arkadaşlarımın yanına gidememem sırf sizin yüzünüzdendir ama keşke gitseydim de insanlar beni böyle bilmeseydi son olarak, bunu yapamamam da bi kısmının benim yüzümden olduğunu düşündürüyor-  ama asıl sorun siz igrenc midesiz insanlarsınız, iki yüzlülüğünüz beni geri geri çekti o topluluktan. elim ayagım sanki dünyadan soğudu. bakalım. önümüzdeki hafta içerisinde muğla'da olma planlarım var. ne olur ne biter bilmiyorum ama benim için değerli olan insanlar ile arama tarifi üzücü bir soğuklukten başka birşey bırakmadı, ankara'da sizin o gün orada olmanız ve benim sizi görüp size lanet edip oraya bile yaklaşamak istemememden dolayı bugün belki de bu haldeyiz o değerli saydıklarımla. size lanet etmemek ne mümkün bu noktada.
herşeyin eski güzelliğine dönmesini istemiyorum. sadece, o birkaç benimsediğim insanların gerçekten beni anlamasını diliyorum ve de istiyorum.
bu kadar.

Pazartesi, Nisan 05, 2010

bu Aşk.

boncuk, ördek :) yirim.

Pazar, Nisan 04, 2010

Kocaman Bir Çocuğu Öpüyorsun



Sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
Herkesin 
perde perde çekildiği bir akşam
Siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun
Ağzında eriklerin aceleci tadı
Elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası
Bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
Yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor
Aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
Bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen
Uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun.
Uzak dağ köylerine vuran ay ışığı
Kerpiçlerden saraylar kuruyor yoksulluğa
Ne suların ibrişimi ne gökyüzü ne rüzgâr
Sen bende gittikçe kararan bir halkı öpüyorsun. 
Sakarya Caddesi'nde sarhoşlar
Rakıyla buğulanmış kaldırımlarına gecenin
Yüksek sesle bir şeyler çiziyorlar.
Yalnızlık her koşulda bir sığınak bulur, diyorum
Uzanıp dudağımdaki titremeyi öpüyorsun.
Örseler acıyla düştüğü yeri
Susarak büyüyen adamların sevgisi.
Ağzında pas tadıyla bir 
inceliği söylemek
Bir gülünç içtenliktir, gecikmiş ve ezik
Sen bende yanlış bir ömrün tortusunu öpüyorsun.
İnsanın zamana karşı biricik şansıdır aşk
Onca kapı onca duvar içinde bulur aynasını.
Sen bende neleri öpüyorsun biliyor musun
Herkesin simsiyah kesildiği bir akşam
Yıldızlarla yedirenk gökyüzünü öpüyorsun. 

Sen bende, gözlerinin anne ışığıyla
Bir solgunluktan doğan kocaman bir çocuğu öpüyorsun. 


(1995)

Şükrü Erbaş

Perşembe, Nisan 01, 2010

niyet-kısmet hayatı.

kimi yıkıntıların üstünden bir yıla yakın süre geçti, geçiyor.

ve 
kimi sevinçler 6 ayı aşarak büyüyor.

yanlışlarım oluyor yaşarken, kimini aşmak istiyorum kimisi ile de illede yaşamak istiyorum.genelleme yaparak yaşamayı sevmemenin hayatımdaki yansımları. hiç yoktan kafam rahat.

ve noktalama işaretlerine yüklenir hayat,kelimeler üstüste bindiğinde.
yazılan çizilen herşeyde illa ki bir anlam vardır. herşey yazdığımızdan ibaret degildir. yazdıklarımız belki de yaşadıklarımızın %1 ini bile göstermeyebilir. ki göstermesin de diyorum ben bunları kafamdan geçirirken. duygularımı %100  sayısal verilerde olduğu gibi yansıtma gibi bir amaç içerisinde değilim, hislerimi de yazdığım zamanlarda ölçütlendiremiyorum. ki olmasında öyle.

ama biliyor musunuz? 
benim en çok küçük dilim ağlayıp, sevinç çığlıkları atar.


ve üzgünüm makaleler, sizlere tekrardan dönüyorum-kafamı iki yana sallayıp, deli gülüşümle.