Salı, Ekim 19, 2010

Biliyorum

Biliyorum. Bunu bu kadar netlik ile söylemem- dilimde- , yazmam burada olacağına işarettir. Ve biliyorum istediğimi.
Ve biliyorum, ne vakit istesem yapıyorum. Fakat, bildiğimin gerçekleşmesi için gerekli olan tek şeyin ne olduğunu bilerek beklemesini de biliyorum.Buna geçit veremiyorum. Bekliyorum zamanı.
Olacak olanları şimdiden yazmak olsun bu da.

soon, i will be there..


but it's ok i'll be there...



Pazar, Ekim 17, 2010

Yaşamsal Mazeret

Yaşanmamış anlarım varmış anı olmaya hevesli. Hissettim.. 
-Yaşamak lazım, dedim. 
Kiminle, ne vakit olacak bilemedim. 
En çokta nefesi içine çektikçe içimde gırtlağımda, hayatımda yaşadığım o yeni  anları anımsadım ve o an ki muhteşem hissiyatı. Hakkaten yaşamak diriltiyor adamı ölü toprağını attırıveriyor.
SELAM!! Yeni gün. 
-Güz'ün eski tatlarını tazeleyelim mi?

Cuma, Ekim 15, 2010

at'an tut'an

Jolene hala o jolene. işten istifa etmedi gitti o jolene. öyle bi hatun o.
Dinle ve savur bir okkalı küfür. Başka bi hal aldırtmaz. :)



Salı, Ekim 12, 2010

Bunu da yazınız bayım.

Adımı atmak çok önemli, kendimi baz alıyorum çoğu kez. Nesnellik ne kadar çok ön planda olsa da düşüncelere ortaya çıktığında öznelliğin baş göstermesi en doğalı değil mi? Bazen yaptığım muhakemeler, gene mi bencilim diye düşündürüyor beni. Ama sorunsuz olmaz tabi. Neyi ne için yaptığını bilmediğin ve birşeyin içine dahil olduğum zamanları düşünüyorum ve hiçlik duygusunun vücumda yarattığı tepkileri.. Hoşuma gitmiyor. Kendimi sevdiğim şeylere yönümü döndürüyorum böyle "çoğu" zamanlarda. Ama nafile derler ya hep, ama bende hiç nafile olmuyor.Neticeler çok daha farklı.
                      -Sonuçlar pozitif hanfendi(beyfendi), hastamız düşündüğümüzden de kısa bir sürede normale      döndü. Hatta bu tip yaşanılan vakalardaki sonucunu olumlu aldığımız ilk hastamız..
gibi mesela. Kendimi kabaca kötü hissettiğim anların yıkıntıları mı? Aman aa bak orda ne varmışş!! psikolojisi ne kadar sağlıklıysa bugüne kadar o denlisiyle huzurlarınızdayım.

Çarşamba, Ekim 06, 2010

Just some some some-times.

Sam. Sam. Sam. cheese, olive,... such such such things make me better. in the morning times but some some som-times.


  Nayt. Nayt. Nayt. night times red, red, red wines make me oke. But at some some some nights. not all all all nights.

Salı, Ekim 05, 2010

Farklı teller.

Bir de şey vardır. Pişkin bencillikler. Ve en güzelini de kendimi haklı hissettiğim ve bulduğum zamanlarda yaparım pişkin bencillikleri. Kırık kırık konuşurum büyüklerin tabiriyle. Bende senin gibi ne diyeceğimi bilmeden içimden birsürü şey söylüyorum ve söylemek istiyorum. Ama ben yapamıyorum geri dönmeyi yani öyle bi böbürlenme var ki bünye de kabul etmiyor haklı görüyor her şekilde kendini ve kaybederse de gururla yenik düşmekte direniyor zihnim. Aynı anda göğüsümün ortası yorgun düşüyor. Biraz omuzlarımdan çöküp oturuyorum bu kezde. Biraz daha rahatlamış hissediyorum neden? Çünkü karşımda toparlanıveren bir zihin oluşuyor, gösteriveriyor kendini. Tam da bunu dilerken diye bir şey de yok zihnimde. Ama zamana yenik bırakıveriyorum kendimi. Sevdiğim eylem. Geçiyor ki cümlede kelimeler bir bir; ellerim.. kahvaltı.. terliklerimle... sana.. gülümse..
Bırakıverdim kendimi gene. Müddet belirsiz. Tekerrürün tekkesi hayatım.