Cumartesi, Şubat 27, 2010

NL to PARİS










o kadar çok fotoğraf çekmişim ki paris'te. sıkıldım acıkcası seçerken. karnım acıktı müsait bi zamanda güzelim parisin ballı lokum fotoğraflarını paylaşıcam. oh mis yeme yanında yat :p

bir kadın var su gibi yaşam gibi.

bir kadın var su gibi, yaşam gibi. bazen onu düşünmeye başlayınca bile göz pınarlarımın yaşardığını hissettiren bir kadın, hüzün gibi, aynı anda ufak bir gülümseme gibi dudaklarımda.kelimeler annem gibi. emek gibi, yaşam gibi, kavga gibi, doğmak gibi... ona bakıp sevgimi sığdıramamak gibi. kelimeler su gibi, yağmur gibi; hem içimi ferahlatan hem beni ıslatan. söz bittiğinde, bu kadın içim gibi ben gibi.








ve ben çoğu zaman;


ANNEMIN YÜZÜNDE BIRIKTIRDIKLERININ YANSIMASIYIM hayat gibi.

ÖRGÜT- DİRENİŞ


Ve geçen hafta cuma günü yola cıktık izmirden. sabahın pekte erken saatleri degildi ankaraya ulasmamız. ve sakarya meydanına ulaşmak için otobüslerimizden indik, indigimiz yer bir parktı ama ismini anımsayamıyorum malum ankarayla ilgili pekte çok fikrim yok. ben kültür sanat otobüsüyle gelmiştim. aslında bu biraz zorunlu olmuştu benim için. çünkü bir arastırmam vardı karl popper, marx ve hegel i üçgenine alan çerçevede istatistik ile bağdaşım kurmam lazımdı ve bana felsefede okuyan veya bu konulara teorik açıdan hakim insanlar lazımdı.( ve hatta istatistik ile bagdastırmamda yardımcı olabilecek =) ) daha dogrusu onlarla konusmam ve tartısmam lazımdı malum pazartesiye sunumum vardı ve ben pazar günü ankaradan dönüs yoluna koyulup pazartesi derse girecektim. ve bu yolculuk esnasında da bu işimi halletmem şarttı. işim otobüse bindikten 20- 30 dakka içinde halloldu. konustuk bilgi edindim notlarımı aldım. sonrasında keşke bunun için kültür sanat otobüsüyle gitmeseydim dedim ya nese yol yoldur amaç bellidir o kadarda üstüne düşmedim ankaraya varma noktasında.
ve alanda idik. dağılmadan simit ayran veya en yakın nasıl halledebiliyorsak kahvaltı ihtiyacımızı karşıladık.alan coşku verici direniş coşku vericiydi. bunu burada ankarada hissetmek nasıl bir duygudurun yanıtını derinden hissedebilmek hakikaten de yaşanılması gerekendi.

 yoldaşlar halaydaydı, birlikteliği dayanışmayı hissetmenin güzelliğiyle çekilen halayların tadıda bir başka idi.


alanda 



alanda biraz daha durduktan sonra direnişin asıl aktörlerinin yanında idim. çadırları gezdik. bazı zamanlarda içime dokunan şeyler oldu fakat direnişin görkemi dimdik ayaktaydı. milim ilerlemelerle çadırları gezebildik gerçekten de büyük bir kalabalık vardı.



akşam olduğunda eylemimiz devam ediyor ve biz gene alanda idik. 3 tekel işçisi vardı bu sefer direnişin sesi olan.' biz haklıyız biz kazanacağız' diyorlardı. buna inanıyoruz bunun yanındayız ve elimizi aynı taşın altına koyduk ve dayanışmamızın gücüne güç katmak için çoğalıyoruz tekel direnişiyle.



alanda. erdal-mercan erzincan kardeşler .


eylemin akşamı.




izmir çadırı. erdal- mercan erzincanlı izmrili tekel direnişçilerinin sesi soluğu oluyor onlarla birlikte dile geliyor onlara destek oluyorlar.


sol ekibinin izmir çadırına ziyareti ve röportajı sırasında benim fotoğrafladığım bir an.

 ve direnişin odagında ışıl ışıl bir fındık. boyama kitabını almış eline o da tekel işçileriyle tarih yazmakta. sıkıldıkça işçi bir yoldaşımızın yanına sokulup boyama kitabındaki şekiller, resimlerden hikayeler oluşturmakta.can kız,direnişin çiçeklerinden biri de sen olsan gerek..

ve geçen hafta bugünlerde sakarya meydanında eylemde idik. ilk defa koca bir kentin meydanında bu kadar çok insan ile birlikte konakladık.gece sabaha yaklaşırken hava iyice soğuduğunda tekel işçilerinin çadırından battaniyeler akmaya başladı bizlere. ' asıl eylemi sizler yapıyorsunuz' dedi birçoğu ellerindeki battaniyelerle. gerçi ben bunların bir kısmında dayanamayıp uyuyakalmıştım battaniyenin arasında. parti herşeyi çok iyi düşünmüştü ayakta tutmak için. sazlı sözlü türkülerin ardından şevval sam'ın katılımı ile yüreklerimiz şenlendi. ardından grubun ismini hatırlayamadım şuan kemanlı bir grup çıktı hala ayakta idi bizimkiler. benim film bu noktadan sonra koptu birazcık :) ardından film gösterimi vardı artık sabaha yaklaşıyorduk.direniş devam ediyordu.(arkası yarın muhabbetine gireceğim istemeden, artık yazmak istediklerimi bu gece için erteleyip en yakın zamanda devam edecegim...)

dert bende derman sende :)


eveeet.. günümüz, sistemin özel bir günü. keyfimiz yerinde, almısız rakılarımızı da oh mis.
kırmızı balıktayız.herşey pek hoş. eski 45'likler türk sanat müzigi de arkadan eşlik ediyor muhabbetimize ve diğer muhabbetlere.


afiyetler olsun , yarasın  Aydın bey.


içeride gayette misler gibi sigarada içiliyordu vallahi. yalan o arkadaki sigara icilmez görüntüsü.

ve benim ikinci balıgımı aldıgım an :)
bayılırım ben bunlaraaa!

boynu bükük bi papatya olduguma bakıpta senden vazgectim sanıp sakın aldanma...
yedi kat yerin altından örgütlenip,
takılıverdim saçının arasına...

not even sorry

laf dokundurmaca kervanındayız resmen.
isimsiz, iğneleyiciyiz.
ne kadar da sıkıcıyız.

Çarşamba, Şubat 17, 2010

Türkiye İşçi Sınıfına Selam


Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ayyıldızı esir bayrağımıza.

Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!

12.08.1962


Nazım Hikmet Ran

Cumartesi, Şubat 13, 2010

güzellikler arşivine bir güzellik daha eklendi




Bugün kendime bir güzellik yaptım. Sabahın erken saatinde uyanıp, karşıyaka'nın pekte bilmediğim bir yerinde seminere gitmek için haftasonu bu tek güzel uyunulası cumartesi günümü -hatta buna yarını da ekliyecegim- feda ettim. tabi güzellik yok henüz işin bu tarafında. Seminer bitti alsancağa geçecektim artık Nazım a gitmeden kitapsana girdim ve kendime bir güzellik yaptım. İletişim artık kitapsan olmuştu, alsancaga gelişlerimde - gelişlerimizde- uğrardık. daldım içeriye önce kitaplara göz attım biraz sonra müzik reyonuna yöneldim, gözlerim aradığımı gene bulamadı, gene yok sanırım dedim içimden sonrasında önceden de birkaç kez sordugum gibi ilgilenen adama yöneldim ve- pardon birsen tezer'in albümü geldi mi acaba? dedim. Mutluydum.


kulaklarıma şenlik, güzellik...
 =),

Cuma, Şubat 12, 2010

yer sorunu- hayat üçgeni'ni dörtgenleştirmece-

sığdıramıyorum!!! sığdıramıyorum!!! Bu hayatı kelimelere sığdıramıyorumm. Buna hem üzülüp hem sevinebiliyorum. Ama bu aralar bu duruma, daha çok seviniyorumm!

Salı, Şubat 09, 2010

Aşkın Radyoaktivitesi

Aşkı duydum mu bir başıma kalıyorum
Kasıklarımı ovuyorum bir güzel
En küçükleri var ya ayak parmaklarımın
İlk peşin onları görüyorum.

Bir çelik mavisi damar tam da çenemin üstünde
Çoğu zaman gün ışığında seçtiğim
Tıp tıp atıyor yüzümün kenarcığında
Saçlarım kapkalın geliyor elime.

Gündüzün, ama tam gündüzün oluyor bu iş
Kirlerim, pis kokularım bellıyken iyice
Soluyup dururken, birşeyler geçirirken aklımdan
Uzanıp kalıyorum ta pencerenin dibinde.

Yukarıyı düşünüyorum, bir aşağı katta oluşumdan
Dört duvar, bir buz dolabı, naylona benzer bir gök
Bütün o zehir gibiliği soğumus seylerin
Anlıyorum bir aşk akımıdır dolanıyor üstümde.

Durmadan aşklanıyorum ama hep böyle
Karanfiller gibi taze omzum, dizlerim, ayaklarım
Toplanıp gidiyor derken o deli fişek şey
Gün gibi parlıyor tırnaklarım.







sevgili'den(ii)

Çarşamba, Şubat 03, 2010

eveeeet ilk yenilgimi şöyle alayım ben .

 Ya çok kızdım kendime. Hem kızdım hem güldüm(sinirimden). Ne var bunda demem şart olduğunu hissettiğim günü yaşadım, hatta hala aynı ruh hali içinde debelenip durmaktayım. Sanki yüksek lisans programında bugüne kadar tek ders bırakan insan benim ve dünya durmuşta üstündeki tüm insanlar bununla uğraşacakmış tek dertleri ben olacakmışım gibi bir ruh haline bürünmek hangi aklı başında insanın işidir açıkçası uzunlamasına düşününce orası tartışmaya bile değmez görünüyor. Ama niye böyle koydu geçirdi bu olay dersem de, yanıtım ne olur. şimdi durup mantıklı yanıtlar arıyorum ki içim rahatlasın. al işte yanıt e be kızım kötü alıştırdın kendini, insan lisans döneminde bi iki ders bırakırdı kalırdı da ne olduğunu o zaman anlardı, rahat ederdin, e noldu şimdi mimkleriyle gezinmezdin evin içinde.
he bide hala düşünüp durmamın altında yatan başka sebepleri de geçen 2 saatte buldum. 2. dönem başlıyor ya bu dersler ve bu kalınan dersimin iki farklı yan dalları çıktı hemde alınması zorunlu ders. Aman ne de hoş, tadından geçilmez bu dersler(!)Ne güzel dimi hadi gülelim :)

güzel olan hiçbirşey bulamadım durumlar -1 de.