Pazartesi, Kasım 02, 2009

kelime var,kelime yok.


İzmir'deyim. Sabahları memur hayatım ,mini minicik hiperaktif cocuklarım beni bekliyor.sabah altıda uyanıyorum,enerjik olmam gerekiyor miniklerin hızına yetişmem için.Alıştık ama birbirimize; seviyor beni çocuklarım ki bende onları.Ders başlıyor,bitiyor... veliler -çocuklarla ugrastıgım yetmiyormuş gibi birde anaları babalarıyla ugrasıyorum diye sinirlenmiyor degilim-... sonra birde yeni üniversitem var.Ege. Hızımızı kesmeden, arada eshotta hop pat kafa düsmelerine şekerlemelerine yenik düşüp bi silkinip derse gitmekte başlarda koysada artık alıştım. Yüksek lisansı ne de çok istemiştim.İlk ayı bitirdim.Çok yorucuydu.Hala da çok çok yorucu.A evet şunu yapayım hadi şu da şöyle olsun dediğim,acaba bugün şuraya mı gitsem diye planlar yaptıgım zamanlarım,severek yaptığım şeyler yavaş yavaş lüks olmaya başladı.Bu şehire gezmeye geldiğim zamanları hatırlıyorum birde şuan bu şehirde yaşamaya başladığım andan itibaren bu şehre tekrardan bakıyorum.evet bakış açısı,şartlar,hayat, nasılda şeklini değiştiriyor her bir şeyin.
Hava soğudu.Sonbahar geldi,gecikmişti.Bugün kabanımını giydim oh mis özlemişim.Akşam eve geldim, ev buz.mink ısıtıcıma iş başı verdim ,o da hoşgeldi.

biri daha var..(yüzüme gülücügümü oturtuyorum şuan)



Hangisi? Hangi sözcük doğru? Veya doğruluk aramalı mıyım bilmiyorum. Belki de mutluluktan bulamamaktayım, yerine oturtamamaktayım sözcükleri. Bu denli asosyal bir dönemde -böyle bi tek düze hayatı kabullenebilcek bi bünyem yokken -hala mutlu olabiliyorsam yüzümde kocaman bir gülücük oturtabiliyorsam bu nasıl oldu acaba?. hoşgeldin. Geç oldu bunun için belki ama ben hala kelimelere sıgdıramadıgım duygularımın icindeyim mutlulukla...yaşayalım o zaman.

bunlarda mutlu zamanların karesi oldular.






























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder